Birand belgesel смотреть последние обновления за сегодня на .
“Son Darbe: 28 Şubat” belgeseli Türk demokrasisinin en önemli yol kazalarından biri olan 28 Şubat sürecini anlatıyor. Turgut Özal'ın ölümünden AK Parti'nin iktidara gelişine kadar olan dönemi inceleyen ve 12 bölümden oluşan belgeselde her bölüm 1 yılda yaşananları kapsıyor...
Demokrasi yolunda 1960'ların sokaklarından önce ihtilalciler geçti. Sonra zafer şarkılarıyla gençler isyan bayraklarıyla işçiler, sağcılar, solcular ve yeniden darbeciler.. Ülke ihtilalin pençesinde 12 yıl geçirdi ve sonunda tüm yollar yine aynı kavşağa çıktı. Demokrat Parti'nin devrik başbakanı Adnan Menderes'in asıldığı dakikalarda Ankara huzursuzdu. Menderes'in infaz haberi henüz gelmemişti. Evlerde endişe dolu bir bekleyiş vardı. Kulaklar radyodaydı. Herkes İmralı'da ne olduğunu merak ediyordu. Meclis'teyse Milli Birlik Komitesi toplantı halindeydi. Onlar da Menderes'in akıbetini öğrenmeye çalışıyordu. Birden AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala ve Genel Sekreteri Şinasi Osman'ın acilen komiteyle görüşmek istedikleri haberi geldi. Komite üyeleri, eski komutanları olan Gümüşpala'nın bu isteğini kırmadılar ve saat 14:30'a randevu verdiler...
Demokrasi yolunda 1960'ların sokaklarından önce ihtilalciler geçti, sonra zafer şarkılarıyla gençler, isyan bayraklarıyla işçiler, sağcılar solcular ve yeniden darbeciler. Ülke ihtilalin pençesinde 12 yıl geçirdi ve sonunda tüm yollar yine aynı kavşağa çıktı. Odadaki bekleyiş sırasında Menderes'e bir hoca getirdiler. Hoca ile baş başa kalmak istedi buna izin verilmedi. Son sözleri soruldu ve şunları yazdırdı : "Hayata veda etmek üzere olduğum şu anlarda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim, bu arada karımı ve çocuklarımı şevkatle anıyorum." Elleri arkadan kelepçelendi ve üzerine beyaz infaz gömleği giydirildi. Binadan çıkarıldı, yanında iki gardiyan olduğu halde İmralı Cezaevi bahçesine doğru yürümeye başladı...
"Demokrasi dünyanın en narin çiçeğidir. Onu koruyan ve yaşatan hoşgörüdür, uzlaşıdır, diyalogtur. Size bu gece ülkemizde yetişen demokrasinin doğuş ve emekleme öyküsünü anlatacağız. Coşkulu ancak güç bir dönemin örtüsünü açacağız..."
Türkiye tarihi bir gün yaşıyordu. Demokrasi üçüncü defa kesintiye uğruyor, rengarenk ülke, haki renge bürünüyordu. Sizleri 12 Eylül askeri müdahalesinin olduğu o güne götüreceğiz. O günün baş aktörleri, tanıkları ve mağdurlarının arşivlerde kalan hatıralarıyla, bir askeri darbenin iç yüzünü anlatacağız...
Demokrasi tarihimizin sayfalarında gezinirken, sağ-sol kavgaları gördük, ihtilaller yaşadık. Kan aktı. İdam sehpaları kuruldu. Ancak bunlar ülkenin yönünü hiçbir zaman değiştiremedi. 1980'lere geldiğimizde ise bir kişi çıktı ve sistemi kökünden sarstı. İnsanların dünyasını değiştirdi. bu kimine göre büyük bir devrim, kimine göre bazı değerlerin yıpranmasıydı. Ne olursa olsun bu insan Türkiye'nin bir dönemine damgasını vurdu...
Türk demokrasisi 27 Mayıs'ı, 12 Mart'ı atlatıp yeniden yola koyulmuştu ancak fırtına dinmemiş karşılıklı hesaplaşmalar bitmemişti. Tam aksine ülkede yeni cepheler açılmış, oluk gibi kan akmaya başlamıştı. Sonunda 12 Eylül günü yine kapı çalındı. O gün gelenler her şeyi ama her şeyi değiştirdiler. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, eskisi gibi yaşanmayacaktı. #KenanEvren #12Eylül #Darbe #Belgesel #MehmetAliBirand
Türkiye'de bugün kanıksayarak yaşadığımız çok partili demokratik rejim aslında 23 yıllık bir mücadelenin ve arayışın ürünü. Cumhuriyet kuruluşundan 1946 yılına kadar tek partiden çok partiye geçiş için tam üç deneme yapıldı. Bunlardan ilki 1924'teydi. Ülkeyi yöneten Cumhuriyet Halk Fırkası'nın karşısına Terakkiperver Cumhuriyet fırkası çıktı. Ancak yeni bir cumhuriyetin sancılar içinde inşa edildiği bu dönem, muhalif bir sesin yaşamasına elvermedi. Terakkiperver Fırkası altı ay sonra kapatıldı. Yöneticilerin bir kısmı hapsedildi. Bir kısmı Atatürk'e suikast davasında idam sehpalarında cezalandırıldılar. İkinci deneme bundan altı ay sonra, 1930'da Serbest Fırka'yla yapıldı. Ama Serbest Fırka da ancak 97 gün yaşayabildi. Nihayet aradan 16 yıl daha geçtikten sonra 1946'da Demokrat Parti geldi ve Türkiye için tek partili rejim bir daha dönmemek üzere tarih oldu. Biz, öykümüze 1930 yılından, cumhuriyet tarihinin ikinci çok partili rejim denemesinden başlayacağız. 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti'nin izlerini 30'lu yılların o kargaşasında arayacağız...
Abdullah Öcalan, Türkiye'nin gündemine 15 Ağustos 1984'te gerçekleştirdiği eylemle girdi. O gün bugündür de başında bulunduğu kanlı terör örgütü hiç unutulmadı, hiç gündemden çıkmadı. Mehmet Ali Birand hiç yapılmamışı yaptı ve tabuyu yıkarak PKK lideri Abdullah Öcalan'la konuştu. İlk röportaj 1988 yılında Lübnan'daki Bekaa Vadisi'nde yapıldı. O dönem televizyonda yayınlanamayan röportaj, Milliyet gazetesinde yayımlandı ve daha sonra Birand tarafından "Apo ve PKK" adıyla kitaplaştırıldı. 1992 yılında yapılan ikinci röportaj ise Şam'daydı ve televizyonda yayınlandığı zaman Türkiye gündemine oturmuştu. İşte o röportaj.
19 Şubat 2001 günü resmi araçlar Çankaya Köşkü kapısından girerken onları görüntüleyen gazeteciler bile Türkiye tarihine geçecek bir toplantının başlayacağının farkında değildi...
Bazı insanlar vardır sıfırdan başlayıp büyük paralar kazanır. Kârûnlar gibi zengin olur. Herkes onların paralarından söz eder. Hayatta oldukları sürece de haklarında hep konuşulur. Ama sonra? Sonra unutulurlar... Size bu belgeselde ise bambaşka bir insandan söz edeceğiz. Hayatı, tarih kitabı gibi. Osmanlılar ile gözünü açmış, Genç Türkiye Cumhuriyeti ile ilk adımlarını atmış, büyüyen Türkiye ile büyümüş, dev olmuş ancak devliğini göstermemiş. Devlet varsa ben de varım demiş. Tek başına bir sembol, bir müessese olmuş. Türk özel sektörünün kuruluş ve gelişme tarihini adeta elleriyle yazmış. Bu kişinin adı Koçzade Vehbi Efendi...
Savaşlar zamanmış muzaffer bir kumandan... İnatçı bir diplomat... Cumhuriyet kurmuş bir devlet adamı... Kafasında 40 tilkiyi kuyruklarını birbirine değdirmeden gezdiren bir politikacı... İdeal bir eş... Örnek aile babası... Kimine göre ise tek parti döneminin astığı astık, kestiği kestik diktatörü... Ülkenin unutulmaz “Milli Şef ”i... Hayranları kadar düşmanları da oldu; sevenleri kadar nefret edenleri de... Ama kimse onu görmezden gelemedi. Bu belgesel “2. Adam”ı görmeyenlerle, görmezden gelenlerle yeniden tanıştırıyor. #ismetİnönü #CanDündar #Belgesel Benzer içerikteki videoların devamı için 👍 BEĞENİP, KANALA ABONE 🔔 olmayı unutmayın. Önerileriniz için aşağıya yorumlarınızı bekliyorum. 🤍
Aslında çok ilginçtir. 1996 yılına gerçek anlam da damga vuran bir trafik kazası; bir kamyon, bir otomobil oldu. Tüm dikkatler irtica tehlikesinin üstündeydi. Ama o sırada siyaset ve devletteki çürüme ve kokuşmuşluk, Susurluk'ta ortaya çıktı. Bir kamyonun altında kalan otomobilde vücut buldu. Bu kaza, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin terörle mücadele adına, ellerini kirlettiğinin en açık göstergesiydi... Mehmet Ali Birand.
Ayda 5 TL karşılığı kanalımıza üye olup daha önce hiç yayınlanmamış videolar, ham röportajlar ve özel canlı yayınlar için: 🤍 “Son Darbe: 28 Şubat” belgeseli Türk demokrasisinin en önemli yol kazalarından biri olan 28 Şubat sürecini anlatıyor. Turgut Özal'ın ölümünden AK Parti'nin iktidara gelişine kadar olan dönemi inceleyen ve 12 bölümden oluşan belgeselde her bölüm 1 yılda yaşananları kapsıyor... twitter.com/32günarşivi instagram.com/32günarşivi
Yaklaşık 40 yıldır tartıştığımız Türkiye'nin ve dünyanın gündeminden hiç düşmeyen bir konumuz var: Kıbrıs. Yabancılar için Kıbrıs, Türkiye'nin istilası altındaki masum, küçük bir ada olarak bilinir. Geçmişin kanlı olaylarını herkes unuttu. Peki ya biz? Acaba biz biliyor muyuz? Hayır. Özellikle bugün ülkeyi yönetme noktasına gelen genç kuşaklar dahi bu ülkenin Kıbrıs konusunda nerelerden geçtiğini bilmiyorlar. Oysa şimdi Kıbrıs'ta bir yol kavşağına yaklaşıyoruz. Size bu belgeselde Kıbrıs'ın hikayesini anlatacağım. Zaman zaman çok kanlı, zaman zaman çok acıklı bir hikaye bu...
Recep Tayyip Erdoğan, Rize’den İstanbul’a göç eden Şirket-i Hayriye vapurlarında kaptanlık yapan 5 çocuklu Ahmet Erdoğan’ın ilk oğluydu. 1954’ün 26 Şubat’ında Kasımpaşa’da dünyaya geldi. İstanbullular için kabadayılık kavramıyla özdeşleşen Kasımpaşa, sonraki yıllarda Erdoğan’ın karakterini şekillendiren en önemli unsurlardan biri oldu…
Mehmet Ali Birand'ın sunduğu bir haber klasiği olan 32.Gün bu kez Kıbrıs'ın 50 Yılı belgeseli ile sizlerle!
Mehmet Ali Birand, Moskova Kremlin'den Vladimir Putin'in siyasi hayatına bir pencere açıyor. Biran'ın anlatımıyla Vladimir Putin kimdir, siyasi hayatına nasıl başladı, nereden nereye geldi? Hepsi ve daha fazlası bu programla sizlerle... Röportaj tarihi 2004 ► 32.Gün Arşivi Kanalına Abone Olmak İçin: 🤍 - » Derin Devlet Nedir? : https://youtu. be/2k1LgohM7Ig » 12 Eylül Belgeseli: https://youtu. be/8uk6iOJ6phk » Recep Tayyip Erdoğan 32. Gün'de: https://youtu. be/_-J6MZMaM9c #32GÜN #Putin #Rusya
Demokrasi tarihimizin sayfalarında dolaşırken sağ-sol kavgaları gördük, ihtilaller yaşadık. Kan aktı, idam sehpaları kuruldu ancak bunlar ülkenin yolunu hiçbir zaman değiştiremedi. 1980’lere geldiğimizde ise bir kişi çıktı ve sistemi kökünden sarstı, insanların dünyasını değiştirdi. Bu kimine göre büyük bir devrim, kimine göre bazı değerlerin yıpranmasıydı. Ne olursa olsun bu insan Türkiye’nin bir dönemine damgasını vurdu
Türkiye'nin önemli bir konusuna geçiyoruz. Gündemimiz yine Susurluk. Bu sefer Susurluk skandalını bir bilen ile konuşacağız. Stüdyomuzda Susurluk skandalı hakkında yaptığı açıklamalarla büyük ses getiren, yankı uyandıran bir isim var. Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Eski Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı... Mehmet Ali Birand.
Türk demokrasisi 27 Mayıs'ı, 12 Mart'ı atlatıp yeniden yola koyulmuştu ancak fırtına dinmemiş karşılıklı hesaplaşmalar bitmemişti. Tam aksine ülkede yeni cepheler açılmış, oluk gibi kan akmaya başlamıştı. Sonunda 12 Eylül günü yine kapı çalındı. O gün gelenler her şeyi ama her şeyi değiştirdiler. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, eskisi gibi yaşanmayacaktı.
4 Şubat 1999 günü CIA'in Ankara İstasyon Şefi, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'dan randevu istedi. Geldiğinde elinde imzasız ve antetsiz bir kağıt vardı. Washington kararını verdi. "Öcalan'ın yakalanması için artık size yardım edeceğiz" dedi. Şenkal Atasagun önündeki kağıdı okumaya koyuldu. Baktı ki CIA hiç bir şeyi şansa bırakmamış. Kağıtta Türkiye'nin hangi tip uçak kiralaması, bunun menzilinin ne olması, uçakta ne tür kelepçe bulundurulması gerektiği yazılıydı net bir şekilde. Öcalan uçağa adım attığı andan itibaren mesela kameraya çekilmesi gerekiyordu. Yolculukta bir de doktorun olması mutlaka iyi olurdu. Uçakta bulundurulması gereken ilaçlar bile o listede unutulmamıştı. Peki bu yardımın koşulu neydi? Kağıdın son satırlarında o da yazılıydı. Beyaz Saray, Öcalan'ın yolda kazaya uğramamasını yani infaz edilmemesini ve adil bir mahkemede yargılanmasını istiyordu...
O gece Ankara'da sokağa çıkma yasağı vardı. Şehrin her yanına devriyeler yerleştirilmişti. O gece İmralı'dan tam 10 yıl sonra bir kez daha bir cezaevi avlusuna üç idam sehpası kurulmuştu. Ankara Kapalı Cezaevin'deki mahkumlar, aylardır bekledikleri ayak seslerini 5 Mayıs'ın gece yarısında duydular. Denizler için infaz vakti gelmişti...
Yaşamla ölümün, sevgiyle nefretin, vefayla ihanetin, dayanışmayla yağmanın kesiştiği iki gündü. O iki günün sonunda geriye yakılan, yıkılan, tahrip edilen, yağmalanan bir İstanbul kaldı. O iki günden sonra İstanbul daha gri, daha hüzünlü ve daha suçluydu. O iki günden sonra tarih, bir kenti, bir devleti, bir milleti zan altında bıraktı. 6-7 Eylül 1955'te yaşananlar Türkiye'nin unutmak istediği bir tarihi, İstanbul'un değişen kimliğini ve bir ayıbı simgeledi. Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarından özür dilediği bu olay, yaşayanların hafızalarından hiç silinmedi.
26 Mayıs 1960 gecesi Harp Okulu'nda ihtilal için yemin edildi. Adnan Menderes Eskişehir'de, Celal Bayar Ankara'da uykuya çekilirken tanklar ağır ağır meydanlara doğru yürüyorlardı. 10 yıl önce bir Mayıs gecesi sandıkla iktidarı alan Demokrat Parti, 10 yıl sonra yine bir Mayıs gecesi silahla devrilecekti. 26 Mayıs gecesi sadece bir iktidarın değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderinin değiştiği bir gece oldu
SAYFAMIZI BEGENIN: TÜRKİYE GERÇEKLERİ: 🤍
“Son Darbe: 28 Şubat” belgeseli Türk demokrasisinin en önemli yol kazalarından biri olan 28 Şubat sürecini anlatıyor. Turgut Özal'ın ölümünden AK Parti'nin iktidara gelişine kadar olan dönemi inceleyen ve 12 bölümden oluşan belgeselde her bölüm 1 yılda yaşananları kapsıyor
1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramı'nı kutlamak üzere toplanan kalabalık, DİSK başkanı Kemal Türkler'in konuşması sırasında açılan ateş ile büyük bir panik yaşadı. Panzerlerin de kalabalığın arasına doğru girmeye başlaması sonucu 34 kişi hayatını kaybetti, 130 kişi de yaralandı
Kaçırılan üç İngiliz teknisyenle birlikte Tokat'ın Kızıldere köyüne gelen Mahir Çayan'ın kaldığı ev 30 Mart 1972’de komandolar tarafından sarıldı. Saldırı sırasında Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp öldürüldü
Biliyorsunuz, aradan geçen bir hafta içerisinde Ağca, yeniden cezaevine döndü. 2010 yılında serbest kalacağı anlaşıldı. Ağca'nın avukatı ise adaleti değil, çok ilginçtir medyayı suçladı. Oysa Türk medyası onu bu günlere getiren bir meslek ustasısın Abdi İpekçi'nin anısına saygı göstermekten başka bir şey yapmamıştı. Bugün sizlere Türkiye'yi hakikaten sarsacak bir dosya ve bir tanığın tarihi itiraflarını getiriyoruz. Bu gece 32. Gün de gerçek Kurtlar Vadisini izleyeceksiniz ama önce izin verin bizleri zan altında bırakan bir suçlamaya karşıda bir belge yayımlayalım. Abdi İpekçi’nin katili, Papa suikastinin faili Mehmet Ali Ağca, sıradan bir tetikçi mi, yoksa büyük bir örgütün üyesi mi? Ağca ülkücü müydü ve kimlerle yolları kesişmişti? Atilla Serpil’in itiraflarıyla işte gerçek kurtlar vadisi… 32. Gün Özel İçerikler » Derin Devlet Nedir?: 🤍 » 12 Eylül Belgeseli: 🤍 » Recep Tayyip Erdoğan 32.Gün'de: 🤍 ► 32.Gün Arşivi Kanalına Abone Olmak İçin: 🤍 #32GÜN #MehmetAliBirand
Türk demokrasisi 27 Mayıs'ı, 12 Mart'ı atlatıp yeniden yola koyulmuştu ancak fırtına dinmemiş karşılıklı hesaplaşmalar bitmemişti. Tam aksine ülkede yeni cepheler açılmış, oluk gibi kan akmaya başlamıştı. Sonunda 12 Eylül günü yine kapı çalındı. O gün gelenler her şeyi ama her şeyi değiştirdiler. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, eskisi gibi yaşanmayacaktı. #KenanEvren #12Eylül #Darbe #Belgesel #MehmetAliBirand #SüleymanDemirel
Mehmet Ali Birand'ı Ölümünün 8. yılında rahmetle, özlemle anıyoruz. Referans alınan video linki: 🤍 Bağımsız gazeteciliğimize destek olmak için aşağıdaki katıl linkini kullanabilirsiniz 🤍
Mehmet Ali Birand'ın sunduğu bir haber klasiği olan 32.Gün bu kez Kıbrıs'ın 50 Yılı belgeseli 2.Bölümü ile sizlerle!
Çalışmak, çalışmak, çalışmak... İşte çağdaş bir Türk masalını oluşturan sözcükler. Aslında bu masal sadece bir kişinin, bir ailenin öyküsü değil. Aynı zamanda bir ülkenin de öyküsü...
Tarih onu hangi yüzüyle anımsayacak? Solu iktidara taşıyan dürüst siyasetçi, devletin güvenilir çınarı, politikaya zarafet katan şair mi? Yoksa solun birliğini engelleyen inatçı, kuşkucu, yalnız lider mi? Demokrasinin kilometre taşlarında acaba kaç kişi dağlara taşlara yazılan Karaoğlan efsanesini anımsayacak? Ve kaçı siyasette zirveden cezaevine, cezaevinden yeniden zirveye yükselişin ve sonra sandıkta unutulup gidişin nedenlerini sorgulayacak? Türkiye son elli yılında damgasını vuran bir lideri, bir cumhuriyet aydınını, ülkenin en kritik günlerinin kaptanını nasıl anımsayacak?